Özet:Trump'ın ikinci başkanlık dönemiyle birlikte ABD ekonomisi bir dönüşüm içerisine girdi. Ekonomide “ABD Doktrini” olarak ifade edilen serbest piyasa kapitalizmi ve serbest ticaretten uzaklaşan bir yönetim izliyoruz. Ekonomi politikaları geleneksel serbest piyasa ve küreselleşme ekseninden, daha korumacı, daha milliyetçi bir çizgiye kaymış durumda.
2Trump bunu değiştirmek istiyor.
ABD ekonomisinin temellerini oluşturan bazı faktörler var.
Bu söz konusu maddeler Trump 2.0'da değişim sinyalleri veriyor.
Biden dönemi ile kıyasalayacak olursak belirgin değişimler öne çıkıyor
Trump zaten 2017-2021 arasındaki ilk döneminde ABD'nin geleneksel doktrininiden belirgin sapmalar göstermişti. Serbest ticaret yerine korumacı ticaret politikaları, küresel ekonomiyle güçlü entegrasyon yerine “America First” yaklaşamı, devlet müdahelesinin artması gibi adımlar atmıştı.
2025 yılında tekrar seçilmesiyle birlikte bu adımların daha da agresifleştiğini görüyoruz.
Örnek verecek olursak;
Çin'den ithal edilen 500 milyar dolarlık ürüne ek vergiler geldi. Avrupa Birliği'ne yönelik birçok sektörü kapsayan yüzde 25 ek gümrük vergisi yolda. Öte yandan yine Kanada ve Meksika'ya da ithalat vergisi getirildi.
Diğer yandan Çin'in yapay zeka ve yarı iletken teknolojilere erişimi kısıtlandı. Apple, Tesla, Microsoft gibi büyük şirketlere ABD'de üretim için teşvikler sağlandı. Çinli şirketlere yasaklar genişletildi.
Özetle;
ABD'nin ekonomi doktrini, geleneksel serbest piyasa ve küreselleşme ekseninden, daha korumacı, daha milliyetçi bir çizgiye kaymış durumda.
Yukarıda bahsettiğimiz adımlar kısa vadede ABD'de bazı sektörlere pozitif yansısa da uzunda vadede küresel ticarette bölünmelere, finansal istikrarsızlığa yol açabilir.
Dolar hegamonyası?
Trump yönetimi güçlü bir dolar istemediğini her fırsatta vurguluyor. Fakat BRICS'in rezerv para hayaline bile sertçe karşı çıkıyor. Burada bir çelişki var. Ama doların egemenliği bir noktada zarar görebilir, nasıl mı?
ABD ekonomi doktrininde “Herkes bana mal satabilir.” tarzı bir felsefe vardı. Bu ülkeler ABD'ye dolarla mal satıyorlar. Fakat ülkeler aldıkları bu dolarla yeniden dönüp ABD tahvili alıyordu. Yani ABD için win-win tarzı bir durum.
Ek gümrük tarifelerle bu ülkeler karlılığı kaybettiği gerekçesiyle “Ben de ABD'ye mal satmam” derlerse, doların kullanım alanı da zayıflar. Bu da orta uzun vadede ABD tahvilinde düşüş getirebilir.
Çin öncülüğünde birçok merkez bankasının da altın alımını hızlandırması aslında bu yöndeki bir riske karşı adım olarak da yorumlanabilir.
Vergi indirimleri riskli
Trump ilk döneminde kurumsal vergi oranlarını yüzde 35'ten yüzde 21'e indirmişti. İkinci döneminde bu politikayı daha da ileri götürerek bireysel vergileri düşürmeye, işletmelere de daha fazla vergi indirimi sağlamaya başladı.
Ancak bu tür vergi indirimleri kamu harcamaları ile birleştiğinde devasa bütçe açıklarına yol açabilir. 2025 yılı itibarıyla ABD'de bütçe açığı 40 trilyon dolara ulaşmış durumda. Bu durum ABD ekonomisini uzun vadede sürdürülemez bir borç yüküyle karşı karşıya bırakabilir. Eğer faizler yüksek kalmaya devam ederse ABD hazine tahvillerine olan talep de azalabilir.
Bu da Trump'ın Fed'i hedef almasındaki başat sebeplerden bir tanesi aslında. Trump'ın Fed'e yönelik salvoları ve faiz indirim çağrıları doktrinde yer alan “serbest piyasa” maddesinde de değişim olacağının ispatı niteliğinde.
ABD'nin ekonomi doktrini, belki de son 50 yılın en büyük değişimlerden birine sahne oluyor. Peki bu değişim ABD'yi daha güçlü mü yapaca, yoksa küresel ekonomik dengeleri derinden mi sarsacak?
Feragatname:
Bu makaledeki görüşler yalnızca yazarın kişisel görüşlerini temsil eder ve bu platform için yatırım tavsiyesi teşkil etmez. Bu platform, makale bilgilerinin doğruluğunu, eksiksizliğini ve güncelliğini garanti etmez ve makale bilgilerinin kullanılması veya bunlara güvenilmesinden kaynaklanan herhangi bir kayıptan sorumlu değildir.